
Acayip vicdan yaptık.Birde,"elin gavuru taa dünyanın öteki ucundan gelip Seleukeia yı soruyor biz şurada dibimizdeki yere daha gidemedik " bab'ından muhabbetler başladı.
Pikniğin bütün gereklerini yerine getirerek akşam üzeri toplayıp pılımızı pırtımızı bindik arabalara ve eve dönüyoruz.Paradise'ten 2 km kadar geri geldiğimizde Seleukeia ve Bucak Şeyhler köyü tabelası ile karşılaştık.Köyün içinde geçilerek gidiliyor.Ani bir karar ile,birde benim bu tür yerlere olan duyarsızlığımız ile ilgili kendimizi eleştiren konuşmamın da etkisiyle direksiyonları sağa kırıp bastık gaza.

Tuğba Özay'ın meşhur çiftliği buralarda bir yerde ve yangın çıktığında gelip buralarda show yapmıştı.Devletin buraları rus mafyasına otel yeri için sattığını ve o yüzden yakıldığını filan söylemişti.Yanan yerleri görünce mafya anası uzun bacağın söyledikleri geldi aklıma.Ama akıl var izan var yani yanan yerlerin hiç bir şekilde otel yada başka bir şey yapmaya hiiç uygun tarafı yok.Hani bir tabir vardır ya "Allahın dağı!" diye..işte aynen öyle yerler.Sarp,kayalık vb.
Yeni yağan yağmurun sellerinin yardığı toprak
yollardan arabaları sek sek oynatarak geçirdik.bu
Koskoca bir şehir harabesi.Görünce gözlerime inanamadım.Burada böyle bir yer var ve ben şimdiye kadar gelmedim diye çok sitem ettim kendime.
Çok fazla bir info tabelası göremedim ama daha sonradan yaptığım araştırmalara göre şehir devletinin kuruluş amacı ve kimler tarafından ne zaman kurulduğunun hikayesi aynen şöyleymiş ; Büyük İskender'in haleflerinden Suriye Kralı I. Seleukos Nikator (İ.Ö. 321-280) adına kurulmuş 9 kentten biriymiş.
Kent, 1972-79 yılları arasında İstanbul Üniversitesi adına Prof. Dr. Jale İnan ve ekibi tarafından kısmen kazılıp, onarılarak gezilebilir

Seleukeia, Toroslar'ın eteğinde güneyde eğimli bir dağ yerleşimi olarak kurulmuş ve sadece güneydoğu yönünden sur duvarlarıyla çevrilmiş olup günümüz kalıntılarının birçoğu Helenistik ve Roma dönemlerine aittir.
Seleukeia Antik Kenti buluntuları arasında en önemlisi hiç şüphesiz "Yedi Bilgeler Mozaiği" olarak adlandırılan ve yine Antalya Müzesi'nde sergilenen mozaiktir. Gerek işçilik ve renkliliği, gerekse Anaksagoras, Pythagoras, Demosthenes, Lykurgüs, Thukydides ve Salon gibi yedi ünlü düşünürün portlerini içermesiyle çok ayrıcalıklı bir öneme sahiptir. Agoranın güney ucundaki yarı daire planlı yapının meclis binası (bouleuterion) veya konser salonu (odeion), kuzeyindeki iyi korunmuş küçük yapınınsa tapınak kalıntısı olduğu anlaşılmakta.
Kentin önceleri Side için bir saldırıda son müdafaa ve korunma amaçlı bir akropol kalekent olarak kurulduğu bilinmekte. M.Ö. 2.yy’da Side’nin korsanların eline geçmesiyle halkın bir bölümü
duvarları polygonal biçimde inşa edilmiş olan tek
apsisli bir şapel görülmekte. Agoranın kuzeyinde 20m. sonra tek cellalı ve mermer podyumlu bir
dönemlerde oluşan tehlikeler neticesinde ikinci bir iç


