21 Eylül 2008

Bir Haftasonu Seleukeia dayız...




Bir Pazar günü (tarihi net hatırlayamıyorum ama çilek mevsimiydi ve hava çok güzeldi) Özay-Dilek-Çocukları Özge ve Türker ve biz ...klasik -pazar pikniği- aktivitemizi gerçekleştirmek için Manavgat nehri kenarına gidiyoruz.tam olarak yerimiz; Manavgat Şelalesini geçtikten sonra 3-4 km daha gidildiğinde yolun sağında "Paradise" diye bir piknik alanı.Mangal yapıldı,patlıcanlar,biberler közlendi ve oturulup hominigırtlak yenildi. Bu sırada yoldan geçmekte olan bir turist Seleukeia ya nasil gidebileceğini sordu.Ben,Seleukeia ismini sadece yol tabelalarında görüyordum ve yerini tam olarak bilmem mümkün olmadığından bende yanımda Özay'a sordum.Özay bana Türkçesini bende (zavallı) turist'e ingilizcesini söyledim.Minnettarlığını belli ederek yanımızdan ayrıldı ve yola devam etti.Üsrelik te bisiklet ile.Bir süre sonra Özay, "sanırım biz bu turisti tam aksi yöne gönderdik,Seleukeia daha geride kaldı" dedi.Yapılacak çok fazla bişey yoktu.Turist için de yeni yerler görme şansı olabilir di bu yanlış yönlendirme.
Acayip vicdan yaptık.Birde,"elin gavuru taa dünyanın öteki ucundan gelip Seleukeia yı soruyor biz şurada dibimizdeki yere daha gidemedik " bab'ından muhabbetler başladı.
Pikniğin bütün gereklerini yerine getirerek akşam üzeri toplayıp pılımızı pırtımızı bindik arabalara ve eve dönüyoruz.Paradise'ten 2 km kadar geri geldiğimizde Seleukeia ve Bucak Şeyhler köyü tabelası ile karşılaştık.Köyün içinde geçilerek gidiliyor.Ani bir karar ile,birde benim bu tür yerlere olan duyarsızlığımız ile ilgili kendimizi eleştiren konuşmamın da etkisiyle direksiyonları sağa kırıp bastık gaza.

Bucak Şeyhler köyünün ortasından geçip dağ yoluna giriliyor.Geçen senelerde çıkan orman yangını ile kül olan bölgenin bir kısmınında içinde olduğu bir bölgeden yukarıya doğru çıkıyoruz.
Tuğba Özay'ın meşhur çiftliği buralarda bir yerde ve yangın çıktığında gelip buralarda show yapmıştı.Devletin buraları rus mafyasına otel yeri için sattığını ve o yüzden yakıldığını filan söylemişti.Yanan yerleri görünce mafya anası uzun bacağın söyledikleri geldi aklıma.Ama akıl var izan var yani yanan yerlerin hiç bir şekilde otel yada başka bir şey yapmaya hiiç uygun tarafı yok.Hani bir tabir vardır ya "Allahın dağı!" diye..işte aynen öyle yerler.Sarp,kayalık vb.

Yeni yağan yağmurun sellerinin yardığı toprak

yollardan arabaları sek sek oynatarak geçirdik.bu
yollara araba vurmak ta açıkçası pek akıllıca değil.Belli bir yere kadar araba ile gidip arabanın çıkmadığı son 100m kadar yolu yürüdük.

Koskoca bir şehir harabesi.Görünce gözlerime inanamadım.Burada böyle bir yer var ve ben şimdiye kadar gelmedim diye çok sitem ettim kendime.

Çok fazla bir info tabelası göremedim ama daha sonradan yaptığım araştırmalara göre şehir devletinin kuruluş amacı ve kimler tarafından ne zaman kurulduğunun hikayesi aynen şöyleymiş ; Büyük İskender'in haleflerinden Suriye Kralı I. Seleukos Nikator (İ.Ö. 321-280) adına kurulmuş 9 kentten biriymiş.

Kent, 1972-79 yılları arasında İstanbul Üniversitesi adına Prof. Dr. Jale İnan ve ekibi tarafından kısmen kazılıp, onarılarak gezilebilir hale getirilmiş. Bu çalışmalar sayesinde gün ışığına çıkarılan iki Hellenistik mozaik buluntusu ile güncelliğini devamlı korumuş.
Seleukeia, Toroslar'ın eteğinde güneyde eğimli bir dağ yerleşimi olarak kurulmuş ve sadece güneydoğu yönünden sur duvarlarıyla çevrilmiş olup günümüz kalıntılarının birçoğu Helenistik ve Roma dönemlerine aittir.
Seleukeia Antik Kenti buluntuları arasında en önemlisi hiç şüphesiz "Yedi Bilgeler Mozaiği" olarak adlandırılan ve yine Antalya Müzesi'nde sergilenen mozaiktir. Gerek işçilik ve renkliliği, gerekse Anaksagoras, Pythagoras, Demosthenes, Lykurgüs, Thukydides ve Salon gibi yedi ünlü düşünürün portlerini içermesiyle çok ayrıcalıklı bir öneme sahiptir. Agoranın güney ucundaki yarı daire planlı yapının meclis binası (bouleuterion) veya konser salonu (odeion), kuzeyindeki iyi korunmuş küçük yapınınsa tapınak kalıntısı olduğu anlaşılmakta.

Kentin önceleri Side için bir saldırıda son müdafaa ve korunma amaçlı bir akropol kalekent olarak kurulduğu bilinmekte. M.Ö. 2.yy’da Side’nin korsanların eline geçmesiyle halkın bir bölümü Seleukeia’ya göçmüş. Bu dönemde yapıldığı anlaşılan Bronz Apollon heykeli Antalya Müzesi’nde sergilenmekte. Paxromana döneminde ise akropol kentler zamanla eski önemlerini yitirmişlerdir. Kalıntılardan ilki iki boğaz arasında inşa edildiği anlaşılan şehir surları 9 m yüksekliğinde inşa edildiği anlaşılan surları olup ortada 5 m yüksekliğinde kent kapısı yer alıyor. Kapının arkasında dörtgen planlı agora var. Agoranın güneydoğu ucunda 6 oturma sırasına sahip müzik konserlerinin yanı sıra kentin idari meclisinin toplantılarının yapıldığı odeon bulunmakta. Agoranın kuzeybatı ucunda ise Bizans Dönemi’nde inşa edildiği anlaşılan ve dış apsis
duvarları polygonal biçimde inşa edilmiş olan tek


apsisli bir şapel görülmekte. Agoranın kuzeyinde 20m. sonra tek cellalı ve mermer podyumlu bir Apollon Tapınağı kalıntısı var. Tapınağın önündeki yıkılmış duvar taşlarından anlaşıldığı üzere sonraki
dönemlerde oluşan tehlikeler neticesinde ikinci bir iç

sur yapıldığı anlaşılmakta. Kalıntıların bulunduğu arazinin batı yamacında ise bugün bile halen içinde içme suyu bulunan ve antik dönemde vaftiz törenlerinin yapıldığı kutsal bir mağara görülmekte. Mağaranın batısında yamacın üstünde ortada üç ana bölüme sahip ve yanlarda çeşitli odalardan oluşan tabanı mozaikli bir Roma hamam kompleksi kalıntısı görülüyor. Hamamın güney batısında tabanı renkli mermerlerle kaplı ve altında sarkopagların bulunduğu büyük bir bazilika var.

2 yorum:

K®HAN dedi ki...
Bu yorum yazar tarafından silindi.
K®HAN dedi ki...

aaa yorumlar karıştı.

çolaklıdaki side jandarma kampında yaptım askerliğimi.

askerliğin psikolojisi
doğru düzgün bir yeri gezdirmediği gibi oraları göresim de kalmamıştı.

şimdi resimlere bakıyorum da düzelmişim galiba :)